Kelimelerle kurduğu bağı yıllar içinde derinleştiren, iş dünyasındaki başarısını edebiyatla taçlandıran bir isim Özlem Topaloğlu Özdemir. Kariyerinde pek çok alanda iz bırakan Özdemir, şimdi de yazarlık yolculuğuyla karşımızda. İlk kitabı FĪLĪUS, sadece bir edebi eser değil; aynı zamanda yoğun bir araştırma sürecinin, tutkuyla yürütülen bir emeğin ürünü. Biz de bu özel yolculuğun perde arkasını ve Özlem’in yazma serüvenini kendisinden dinledik.
Özlem Hanım öncelikle sizi kısaca tanıyabilirmiyiz .
Özlem Topaloğlu Özdemir, 1991 yılında Samsun’da doğdum ve 1 yaşımdan bu yana İstanbul’da büyüdüm. Lise yıllarımda şiir yarışmalarında İstanbul ve Beşiktaş birincilikleri elde ettikten sonra edebiyata daha çok yöneldim. Ardından Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandım ve okurken çeşitli dergi ve web sitelerinde köşe yazarlığı yapmaya ve içerik oluşturmaya başladım. Aynı zamanda önemli bir gazetede Ekonomi Muhabiri olarak iki yıl üst üste staj yaptım. Kısa bir süre sonra da kültür-sanat üzerine kendi bloğumu açtım ve kitap okuma grubu oluşturdum. Elimden geldiğince okuma ve yazma konusunda kendimi beslemeye devam ettim. Mezun olduktan kısa bir süre sonra da Türkiye’de oldukça değerli içerik ajanslarından birinde Editör olarak işe başladım ve yine Türkiye’nin önde gelen markalarına ve global markaların kurumsal dergilerinin içerik süreçlerini yönettim. Şu anda ise Türkiye’nin en popüler teknoloji aksesuarı markasında Pazarlama ve İletişim Direktörüyüm. Aynı zamanda birçok üniversitenin öğrencilerine Kariyer konusunda Mentorluk veriyorum. Oxford Üniversitesi “From Poverty to Prosperity: Understanding Economic Development” ve Harvard Üniversitesi “Rhetoric: The Art of Persuasive Writing and Public Speaking” eğitim sertifikalarına sahibim. Yazarlık ise yapmayı yıllardır çok istediğim ama hazır olmayı beklediğim bir süreçti. O yüzden 2022 yılında yazmak konusunda beni en çok tatmin edecek ve en çok ilgi duyduğum konuyu da bularak yazma çalışmalarına başladım ve yoğun geçen araştırma, yazma ve düzenleme sürecinin ardından kitabımı yazdım ve şu anda Türkiye’de satışta. İngilizce versiyonu ise tüm dünyada ve en önemli kitap satış noktalarında satışta.
“Fīlius”, Latince’de “oğul” anlamına geliyor. Kitabınızda bu ismin sembolik ya da tematik bir yeri var mı? Hikâyeyi bu başlık altında kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Dünyada ataerkil ve baskıcı düzenin hakim olduğunu, diktatör yönetim sisteminin dünyanın gidişatını şekillendiren birçok ülkede hakim olduğunu görüyoruz. Fīlius da metaforik olarak bu düzeni temsil ediyor, aynı zamanda kötülerin yaratmak istediği yeni dünya düzeninde insan müdahalesi ile yaratılacak bir Kaos Tanrısını sembolize ediyor. Aslında tüm dünya için tüm bu anlattıklarım hiç yabancı değil, dünyada kötülerin bölünmeden aynı amaca güçlenerek yürüdüklerini görüyoruz. Fakat iyi olarak nitelendirdiğimiz tüm insanlar farklı dinler, inançlar, sınıfsal ayrılmalar derken bölünmüş durumda. Güçlü olmanın yegane yolu ise güçleri birleştirmektir. O yüzden dünyanın kolektif bir iyilik bilincine, ortak mücadeleye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu düşünce de beni bir şeyler yapmam konusunda sürekli dürtüyor. Bu kitapta iyiliğin eyleme dökülmesi gereken bir süreç olduğunu anlatıyorum. Öyle olduğunda dünyayı değiştirebileceğimizi… Ben de tüm bu düşüncelerimi eyleme dökmek istedim ve bu kitabı yazdım.
Kitapta bireysel kimlik arayışı, aile bağları ya da kadınlık gibi kavramlar nasıl işleniyor? Bu temalar, sizin kişisel hayatınızdaki deneyimlerle nasıl kesişiyor?
Kitapta bireysel kimlik arayışı, aile bağları ve kadınlık gibi kavramlar çok katmanlı biçimde işleniyor çünkü bu temalar aslında hem bireyin hem toplumun çatışmalarını yansıtıyor. Karakterlerimin her biri, farklı coğrafyalarda farklı inançlar, kültürel normlar ve aile yapıları içinde kendini tanımlamaya çalışıyor. Kimisi ailesinin inançlarıyla yüzleşiyor, kimisi kadın kimliğiyle toplumun beklentileri arasında sıkışıyor. Bu arayışlar bana çok tanıdık çünkü ben de kendi hayatımda zaman zaman bu sorgulamaların içinden geçiyorum.
Özellikle kadınlık deneyimi, kitabımda sadece biyolojik ya da toplumsal rollerle sınırlı değil; daha çok, dünyayı değiştirme potansiyeline sahip bir güç olarak ele alınıyor. Kadınların sezgisel gücü, şefkati, aynı zamanda mücadeleci ruhu, karakterlerimin kararlarında ve dönüşümlerinde belirleyici bir rol oynuyor.
Aile bağları ise çoğu zaman hem bir sığınak hem de bir sınav. Kitaptaki karakterlerin bazıları, ailelerinden miras aldıkları yüklerle baş etmeye çalışırken, bazıları kendi aile tanımlarını yeniden kuruyor.
Yaratım sürecinizde sizi en çok zorlayan şey ne oldu? “Fīlius” yazılırken sizi şaşırtan, belki de kendinizi yeniden keşfetmenizi sağlayan bir an yaşadınız mı?
Yaratım sürecinde sanatçıları en çok zorlayan şey sanırım yola devam etmektir. Çünkü sürekli doğru yapıp yapmadığınızı, bu işin yerine ulaşıp ulaşmayacağı, boşa bir uğraş olup olmadığı gibi tonlarca sorgulamanın içerisinde bulursunuz kendinizi. Benim devam etmemi sağlayan şey ise kitabı yazmaya başladığımda başıma gelen heyecan verici, çoğu da olağanüstü sayılabilecek olaylar dizisiydi. Örneğin, kitapta yazmaya başladığım ülkeyle ilgili büyük gündemler oluyordu ya da anlattığım konuyla ilgili ilginç gelişmeler yaşanıyordu. Bu olayların sürekli olması, tesadüf boyutunu geçmesi beni oldukça heyecanlandırdı. Nereye ulaşacağını bilmediğim bir yolculuğun içindeydim ve içindeyim. Çünkü yaşadığım her şey kesinlikle doğru yolda olduğumu gösterdi bana. Kısacası kitap amaçlarımı, olmam gereken yeri ve kişiyi, neler yapmam gerektiğini bana net bir şekilde gösterdi.
Okurlarınızın özellikle kadın karakterlerle nasıl bir bağ kurmasını hayal ettiniz? Onları düşünürken nelere dikkat ettiniz?
Kadınların öncelikle kendi potansiyellerinin ne kadar yüksek olduğunu ve gerçek anlamda dünyayı iyi yönde değiştirebilme gücü olduğuna inanıyorum. Kadın karakterlerin fazlalığı ve çeşitliliği ile de okuyucuların kendini bulabilmesini, ortak bir mücadele içinde olduklarını görmesini istedim. Aynı zamanda farklı yerlerde de olsak, hiç tanışamayacak dahi olsak, aynı amaca yürüyebileceğimizi görmemizi istedim. O yüzden ben ne yapabilirim ki demek yerine, bir kişinin eyleme döktüğü iyilik mücadelesinin nasıl büyük bir dalgalanmaya yol açabileceğini anlamamız lazım. Ben kendi topraklarımda, kendi evimde güvendeyim diye bir şey olmadığını artık fark etmeliyiz. Bunun ise öncüleri kadınlar olacaktır.
Günümüz kadınları için “Fīlius” nasıl bir mesaj taşıyor? Okurlar kitabı kapattıktan sonra içlerinde nasıl bir his, nasıl bir düşünce kalmasını istersiniz?
Fīlius bize kısa bir süre içerisinde dünyayı zincirleme tetikleyecek bir karanlığın içinde kalacağımızı, kaosla mücadele etmek zorunda olacağımızı, küçük mutlulukların dahi mümkün olmadığı bir dönemi, herkesin taşın altına elini koyması gerektiğini anlatıyor. Ama bu asla bir umutsuzluk hikayesi değil, bu hikâye sona gelindiğini düşündüğümüz anda bulacağımız çıkışın, karanlığın ortasında beliren ışığın hikayesi. Kitabı okuyanlar dünya için daha fazlasını yapmaları gerektiği bilinciyle iyiliklerini eyleme dökme konusunda harekete geçeceklerdir. Kendilerini artık herhangi biri olarak görmeyeceklerine, dünya için önemli görevleri olduğunu hissedeceklerine eminim.
Sevgili özlem Hanım bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz.
Sevgi ile kalın…